KONYARLAR

SELÂNİK - EVLAD-I FATİHAN  ve  KONYAR’LAR

            Selânik’te ilk ikamet eden Müslüman Türkler hakkında ilk ve en sağlıklı bilgi Osmanlı kuruluş döneminin Tarihçisi olan Âşık Paşazade’den gelmektedir.

            Âşık Paşazade yazdığı Osmanlı Tarihi adlı eserinde aynen şunları aktarmaktadır: “Şehrin evleri boş kaldı. Ama isteği olup kalana evleri mülklüğe verdiler. Vardar Yenicesi halkını sürdüler , Selânik’e getirdiler. Sözün hülasası kâfir memleketini İslâm memleketi eylediler.”

            Buradan anlaşıldığına göre Selânik ile birlikte Makedonya bölgesinde bulunan Vardar Yenicesi, Selânik’ten önce alınmış ve burada Türkler yaşamaktadır. Yeni alınan Selânik’teki ilk karışıklığı durdurabilmek ve burayı acilen bir Osmanlı kenti yapabilmek için en yakın şehirdeki Müslüman Türk Ahali Selânik’e getirilmiştir. Ancak esas Selânik halkını oluşturacak olan Müslüman Türkler daha sonraki yıllarda ve Osmanlının siyasi iktidarını güçlendirmek amacıyla yapacağı sürgünlerle bu bölgeye geleceklerdir.

            Az çok tarihten anlayan herkes bilir ki Anadolu’da Osmanlının siyasi iktidarını en çok zorlayan ve Anadolu Türk birliğini oluşturma aşamasında en çok uğraştıran güç Karamanoğulları Beyliği’dir. Osmanlı Rumeli ve özellikle Selânik halkını belirlerken Karamanlı ülkesinden çokça ve özellikle yararlanmıştır. Bu yararlanmanın en önemli sebebi önceki bölümde anlattığımız Osmanlının İskân ve Yerleşim politikasıdır.

            Karamanoğulları merkezlerinin Konya olması sebebiyle kendilerini Anadolu Selçuklu Devleti’nin tabii mirasçısı olarak görmüşler ve aynı amaç için uğraşan Osmanlı ile devamlı mücadele halinde olmuşlardır. Hatta bu uğurda yabancı devletlerle bile ittifaklar kurmaktan çekinmemişlerdir. Karamanoğulları Osmanlı ile her rekabete giriştiğinde, her hasmane tavrı sonucunda zararlı çıkmış, topraklar kaybetmiş ve nihayet Osmanlı Devleti’nin nüfuzu altına girmişlerdir. 2.Murad ve Fatih Sultan Mehmed dönemlerinde Osmanlı ile Karaman arasında amansız bir rekabete rastlamaktayız. 2.Murad ve Fatih Sultan Mehmed akrabalık ( Karamanoğlu İbrahim Bey 2.Murad’ın kızkardeşi ile evli idi )  ve Müslüman Türk olmanın verdiği hisler ile çok defalar Karaman üzerine çıktıkları seferlerde Karamanlı’yı affetmişlerdir. Ancak sonunda Osmanlı’ da anlamıştır ki bu işi sona erdirmenin tek çaresi Karaman ülkesini dağıtmaktır.

            Fatih Sultan Mehmed Karaman ülkesinde çıkan karmaşalardan sonra Larende’den ve Konya’dan birlikte İstanbul’a evler sürülmesi emrini verdi. Mahmud Paşa tarafından Karaman ilinde ileri gelen ve varlıkları Osmanlı için zararlı görülen eşraf ve devlet erkanından bir kısmını öldürdükleri gibi Konya ve Larende’deki sanat erbabını da İstanbul’a yolladılar (1466). Bu Osmanlının Karaman’a uyguladığı ilk sürgün cezasıdır.

            İlk sürgünden daha ağırı Vezir-i Azamlık’ta gözü olan ve Mahmud Paşa’yı  çekemeyen Rum Mehmed Paşa tarafından yapılmıştır. Vezir Rum Mehmed Paşa Padişah’a “ Devletli sultanım! Mahmud’un sürdüğü evleri teftiş edip gördüm. Çoğu fakir ve hem de azdır. Zenginlerden rüşvet alınmış ve yerlerinde bırakılmıştır. Asıl zenginlerini sürmeli” diyerek Karamanın tamamen dağıtılmasına sebep oldu.

            Fatih Sultan Mehmed’in Veziri Rum Mehmed Paşa’ya verdiği şu emir Osmanlı’nın Karamanoğullarından ne kadar çok çektiğinin ve bir an önce halledilmesinin gerekliliğini göstermektedir:

“ Var, Karamanoğlu’nu o memleketten sür, çıkar.”

            Rum Mehmed Paşa padişahtan aldığı bu emrin çok ilerisine gitti ve ortalığı darmaduman etti. Pek zalim olan bu Rum dönmesi insafsızca hareket ederek çok adam öldürdü; cami, türbe ve medreseleri soydu, ağır vergilerle halkı ezdi; kendisine verilen vazifenin aksini yaparak ve haddini aşarak halkı tamamıyla devlet aleyhine döndürdü. Varsak Türkmenleri üzerinde de aynı amaçla hareketler yapmak istedi ise de Varsak Beylerinden Uyuz Bey, bunun yolunu kesti ve yendi. Elinde bütün malı mülkü aldı. Bu yenilgi ve Karamanda yaptıkları duyulunca Rum Mehmed Paşa, Fatih Sultan Mehmed tarafından hem azil hem de katledildi.

            Vezir Rum Mehmed Paşa’nın Karaman’da yaptığı zulümleri, haksızlıkları duyunca Fatih Sultan Mehmed üzülmekle birlikte yine de Karamanoğlu’nu dağıtma fikrinden vazgeçmemiş, İshak Paşa’ya  “Sen git! Karamanoğlu’nu memleketten çıkar. Bu uğursuz Rum gitti. Karaman’da hayli kötülükler etmiş. Şimdi sen git. Karaman’ın bozguncularını çıkar.” diyerek kararlılığını göstermiştir.

            İshak Paşa’nın geldiğini öğrenen Karamanoğullarının bir kısmı Doğu’ya Uzun Hasan’a kaçtı. Şu anda Ağrı ve çevresinde  Konya – Karaman ülkesinden kaçıp oraya yerleşen pek çoktur. Çoğu da daha sonra ne anlama geldiğini açıklayacağımız “KONYAR” soyadını kullanmaktadırlar.

            İshak Paşa geldiğinde kaçamayıp kalanlar İstanbul ve Selânik bölgesine sürgün edilmişlerdir. Şimdi Aksaray olarak bilinen İstanbul semti İshak Paşa’nın, padişahın emri ile Karaman illerinden olan Aksaray’da ki  halkı sürüp getirdiği yerlerdendir. Bu olay Tacu’t –tevarih’te şu şekilde anlatılmıştır: “İshak Paşa …….Aksaray’a geldikte ferman-ı şahi ile Aksaray’dan İstanbul’a evler sürdü; hala ol belde –i muazzama’da Aksaray mahallesi demekle iştihar bulan mahalle nüzul etmişlerdir …...” 

            Karamanlı Devlet’i iki asırdan ziyade devam etmiş olup halkın bu aileye fazla bağlantılı ve hürmetli olması sebebiyle uzun fasılalarla ve pek zorluklarla bir asır uğraşıldıktan sonra ortadan kaldırılabilmiştir.

            Selânik Halkının  kökeninin Konya – Karaman olduğuna dair elimizdeki pek çok belge ve bilgi içerisinde Araştırmacı – Yazar Selçuk EREZ’in yazdığı “Makriköy’e Dönüş” adlı eser de vardır. Selçuk EREZ kitabında; kendisinin dedesi İsmail Hakkı Paşa'nın dedesi Abdi Efendi, av sırasında yanlışlıkla birini vurması üzerine, babasının isteği üzerine ailesinden ayrılarak İstanbul Makriköy'e yerleşiyor. Abdi Efendi'nin oğlu Mustafa Efendi, onun oğlu İsmail Hakkı Paşa. İşte Selçuk Erez'in dede ve babaannesi üzerine yazdığı bu anı kitap, onların hikayelerini anlatıyor.

            Selçuk Erez'in kitabında gördüğümüz ilgi çekici  yan , İsmail Hakkı Paşa'nın, Tuna kıyısında Sarıgöl'e nereden geldiklerine dair söylediklerinde bulunuyor: "İsmail Bey, Sarıgöl'de dedelerinin "Konyar" olarak anıldığını anlatıyor. Fatih'in Karaman Beyliği'ni topraklarına kattıktan sonra, Konya'dan pek çok asker ailesini hem Osmanlı'ya kafa tutanları cezalandırmak hem de Balkanlar'daki Türk nüfusunu arttırmak için Osmanlı topraklarına katılan Balkan bölgelerine göndermiş olduğunu söyledi. "

Konyarlar, çeşitli kaynaklarda, Atatürk’ün hem anne tarafından hem de baba tarafından, en uzağa götürülenlere ait olduğu soyu olarak ifade ediliyor. Bu durumda Selçuk Erez ile Atatürk akraba oluyorlar, tabii bizde. Bu konuyu biraz daha ayrıntılı olarak irdelemeye çalışacağız.

            Selânik’te ki halkın menşei sadece bizim Muhacir olarak o memleketten gelmiş olmamız sebebiyle ilgimizi çekmedi. Yeni Türk Devleti’nin yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük lider, büyük asker ve büyük Türk Milliyetçisi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün de Selanikli olması; bizi bu konuyu araştırmaya daha çok itti. Yalnız araştırdıkça karşımıza bizimle ilgili ama bizi bile şaşırtan ilginç bilgilere rastladık. Bunların içinde en önemlisi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN soyunun şu anda bizim de soyadı olarak kullandığımız “KONYAR” lardan gelmesi.

 

ATATÜRK’ÜN SOYU: “KONYARLAR”

KONYARLARIN RUMELİ’DEKİ VARLIKLARI

Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da Anadolu’dan gelerek Rumeli’ye iskan edilen Yörük veya Türkmenlere dayanmaktadır. Anne tarafından dedesi Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen “Kayalardan göçerek Selanik yakınlarındaki “Lankaza”ya yerleşen, Sofu-zade (Sofi-zade) Feyzullah Ağa’dır. Yerleştikleri “Sarıgöl” bölgesi, “Sofular” lakabı ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Atatürk’ün anne soyu Konya Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan dolayı da “Konyarlar” şeklinde Rumeli’deki diğer Yörük gruplarından farklı olarak bu adla anılan Yörüklerdendir.

Yukarıda kısaca belirttiğimiz gibi, Orta Çağın ikinci kısmında Balkan Yarımadası’na çeşitli dalgalar halinde gelerek, Bizans İmparatorluğu tarafından burada yerleştirilen birçok Türk unsuru vardır. X. asırdan itibaren Peçenekler, Oğuzlar, Kumanlar kuzey yoluyla, Tuna’dan geçerek, çeşitli tarihlerde gelmiş ve çeşitli yerlere iskan edilmişlerdir. IX. yüzyılda bile, Bizans kaynaklarında “Vardarlı Türkler” olarak zikredilen bazı Türk gruplarının Selanik civarında yerleştikleri vakidir. Bizans kaynağı “Anna Commene”nin Ohri civarında yerleştiklerinden bahsettiği Türkleri, Lejean (1861), 1065 tarihine doğru Makedonya’ya iskan edilen Oğuzlarla ilişkili görünmektedir. Oğuzların bu yerleşmeleri “Attaliates”e atfen Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat tarafından da teyit edilmektedir.

Anadolu’dan Yarımada’ya geçip yerleşen ilk Türk grubu olmak üzere Türkiye Selçukluların merkezi Konya’ya mensup olmalarından dolayı bu suretle ad alan “Konyarlar” gösterilmektedir. XIX. yüzyılda veya XX. yüzyılın başlarında“Rumeli’yi gezen ve buradaki Türklerle bizzat görüşerek onların hatıralarını toplayan veya buradaki Türk varlığı hakkında eser yazan Batılı seyyahlar ile bilim adamları, G. Lejean (1861), Gervinus (1851), Jirecek (1891), G. F. Hertzberg (1878), A. Tuma (1888), Cijic (1908), Frachet d’Esperj (1911), İvanof (1918), E. Max, Hoppe (1934), A. Bou (1899), Oberhummer (1917) ve nihayet “Konyarlar” hakkında ayrı ve oldukça ayrıntılı bir araştırma yapan Hr. P. Traeger (1905) “Konyarlar” hakkında önemli bilgiler vermektedirler.

Bu konuda bilgi veren eser sahiplerinin hepsi, Konyarlar’ı bazen “Yörükler” ve “Evlad-ı Fatihan’la karıştırmakla birlikte; Konya’dan gelerek Rumeli’ye yerleşmiş veya yerleştirilmiş göstermektedirler. Fakat bunların geliş tarihi ve geliş şekilleri konusunda farklı bilgiler vermektedirler. Bütün bu görüşleri tenkitli bir şekilde karşılaştıran Prof. Dr. Tayyib Gökbilgin, Konyarlar’ın Rumeli’ye geliş ve yerleşmeleri ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Sonuncu ve nispeten kabule şayan ihtimal bunların 2. Murat fakat bilhassa Fatih zamanlarında, Karamanoğulları ile mücadeleler sırasında ve bundan sonra, Karaman, Konya ve Ankara civarından Türk aşiretlerinin bu mıntıkalara iskan edildiğidir. O civarın etnik bakımdan yabancı halkına, menşeleri dolayısıyla, bu suret-i tesmiyevi verdirmiş ve bu ad komşuları arasında yaşamış, kendilerinde ise, menşeleri hakkında bir malumat, şıfahf bir anane halinde devam edip gelmiştir... “

Konyarlar’ın en mütekasif (yoğun) bir halde bulundukları yer Teselya’da Kozan ve bunun kuzeyinde “Sarıgöl” de denilen “Kayalar” ve Selanik’in kuzeydoğusu idi. Sonraları daha kuzeye de yayılmışlardır. Sayı olarak diğer Yörük gruplarından daha az oldukları, yarı “konargöçer” bir hayat yaşadıkları, mübadele (alış veriş) merkezlerinin daha çok Yanya olduğu ve halılarının özel şeklinden dolayı (“Konyaren Figüren”) bütün yörede meşhur olduğu bütün seyyahlar tarafından belirtilmektedir. Ayrıca, Konyarların daha demokratik bir halde yaşadıkları, neşeli ve hareketli kimseler oldukları da bunlar tarafından tespit edilmiştir.

Atatürk’ün soyu ile ilgili bir çalışma yaparak, amcası Kızıl Hafız Mehmet Emin Efendinin soyundan gelenlerin ellerindeki bazı belgeleri yayınlayan Burhan Göksel, Konyarlar’ın, Konya Karamandan Fatih Sultan Mehmet döneminde 1466 yılında Karamanoğulları ortadan kaldırıldıktan sonra Rumeli ‘ye göçürülerek, iskân edildiklerini belirtmektedir.

Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki Yörüklerle ilgili örgütlenmesi içinde kendileri için ayrı isimle bir sayı (tahrir) defteri bulunmayan Konyarlar, yerleştikleri bölgelerde, başlangıçta özellikle “Kocacık” ve “Selanik Yörükleri” içinde, sonradan da “Vodina” ve “Sarıgöller (Kayalar) Bölgesi” Yörükleri içinde “Evlad-ı Fatihan” olarak kaydedilmişlerdir.

 

(NİSAN – 2008 TOŞAYAD KÜMBET DERGİSİ 11.Sayı – Levent KONYAR)

 

LEVENT KONYAR

75.YIL ERBAA LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ

Zaman Tarihi Haklı Çıkarır
 
TARİHTE BUGÜN
 
leventkonyar
TAKVİM
 
Myspace Stuff

leventkonyar

Bir Hadis
 
Bir Dua
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol